Haberin Yok, Ölüyorum.....

Bi gün staja gittiğim 6 yaş gruplarından birinde öğretmen ve öğrenci arasında şöle bi konuşma cereyan etmişti;

- Örrttmenim Allah benim cezamı verdi!
- Onu da nerden çıkardın Kudbettinciim?
- Çok yaramazım ya, evde sandalyeden düştüm. Allah cezamı verdi yani..

Galiba benim de dün gece Allah cezamı verdi :/
Yatmadan önce (gece 2 civarı) hem yüzümdeki makyaj çıksın, hem de cilt kirden, tozdan arınsın manasında banyoya gidip, yeni aldığım sabunu uyguladım. Salak gibi hafiften gözlerimin üzerine de sürdüm. O an gözüme kaçtı ve ööle bi yandı ki gözüm, bildiğim hiçbi acıya benzemiyodu :/ Resmen gözüme iğneler batıyomuş gibiydi. O an aynadaki suretimle göz göze geldiğimde gözlerimin beyazı, kan kırmızıydı.. Gözlerim kanıyo sandım! Aklımdan birazdan kör olacağım fikri geçti. “Ulan dedim kör oluyorum!” Taa eski Türk filmlerine kadar gittim geldim. Hayatım gözlerimin önünden bi film şeridi gibi geçti ki o sıra gözlerim kanlı olduğu için kırmızıydı bu film :p Öle sıktım kendimi, ölesine korktum ki (canım çok tatlıdır ayıptır söölemesii) önce kulaklarım tıkandı. “Heh bi de sağır oldum, tamamdır” diye geçirdim içimden. Sonra elim ayağım titremeye başladı. En sonunda gidip su içip kendime gelmeyi düşündüm ve mutfağa gittim. Fakat mutfağın lambasına bastığım sırada bi uykum geldi, bi uykum geldi anlatamam.. Gözüm de kararmaya başlamıştı zaten… Sonra “PATT!” diye bi ses duydum, gerisini hatırlamıyorum… Gözümü açtığımda yerde yatıyodum. Ne kadar yattım bilmiyorum… Neden sonra kendime geldim, bi an bilincim açıldı ve ilk zeka belirtimi göstererek “Bayılmışım…” diyebildim kendime. İlk kez olduğu için şaşkındım tabi.. Sonra evdekileri uyandırdım, beni o halde görünce hayalet görmüşe döndüler. Rengim yoktu zaten. Resmen ölüp dirilmiş gibiydim… Öteki tarafta bi tur atıp geldim anlayacağınız...
Yalnız çok merak ediyorum, yeryüzünde gözüne sabun köpüğü kaçıp, bundan korkup bayılan benim gibi bi salak daha var mıdır acaba? :D Umarım yoktur zira türümün son örneği olmak isterim :)


Gereksiz Not : Feyzbokundaki durumuna otu boku yazan tipler gibi “Haberin yok, ölüyorum…..” yazdım bi kaç saat önce. Herkes “Nooluuyoo, nooldduuu?” diye sormuş, merak etmiş. Pehhh ölmüşüm ulan haberin yok işte, daha nolsun…. Du ben bi yüzümü yıkayayım yine o sabunla :Pp

Dünyadaki Bazı İlginç Kanunlar :)

Dünyanın herhangi bi yerine gittiğinizde başınıza aşşadakilerden biri gelirse Polly dediydi dersiniz :)
O kadar uzakta bile beni düşünmeniz, beni çok duygulandırdı valla. Ühü ühühhü saoolunuzz varolunuzz.. Öhööm cıvıttım yine evet, konuya geçiyorum;

*Singapur’da sakız satılmaz. Sokağa 3 kez çöp attığınız tespit edilirse üzerinize, ‘ben ortalığı pisleten birisiyim’ yazılı bi önlükle pazar günü sokakları temizlemek zorundasınız. Bu görüntü televizyonlarda da yayınlanacaktır. (Abbbooovv)
*
Avustralya’da çocuklar sigara satın alamaz ancak içebilir. Pazar günü patikada sağ elinin üzerinde amuda kalkarak yürümek ve pembe pantolon giymek yasaktır. (Kim böle dolaşır ki zaten :s )

Amerika’daki bazı eyaletlerde;
*Arkansas’ta kocanın karısını ayda bi dövmesi normal; fakat birden fazla dövmesi yasaktır.
*New Orlwans’ta biri ısırıldığında, ısıran takma dişliyse ağır cezaya çarptırılır.
*Michigan’da kadının saçı kanunen kocasına aittir. (Napıcaksa artık o saçı :s )
*Port Huron’da ambulansların hız limiti 35 km/saattir. (İçindeki yaralıyı yürüyerek götürsünler daha iyi be)
*
Missouri’de çocukların normal silah alması mümkünken çatpat tabanca alması yasaktır.
*New York’ta erkeğin kadına arkasından durup bakması yasaktır. (Bu güzelmiş işte :P )
*Ohio’da birine yılan atmak yasaktır. (O zaman fare, böcük falan atılabilir yane ehue )
*Washington’da toplu taşıma araçlarına en fazla yedi kişi binebilir. (Bize uymaz, biz illa balık istifi modunda gidicez yoksa rahat edemeyiz..:/ )
*
Pennsylvania’da buzdolabının kapısı açıkken önünde uyumak yasaktır. (Kapalıyken uyuyabiliriz o zaman, oh çok ii oldu bunu bilmem)

Durun durun şimdi bunları okuyup şehir dışına çıkmaktan vazgeçmeyin hemen :)
Bu kanunların büyük bi kısmı uygulamada diilmiş; gel gör ki hala kanunlarda yer almakta imiş.. Pollyden sölemesi ama “Yok ben yılanımı atarım, pembe pantolumu giyerim, üzerine bi de buzdolabının kapısı açıkken önünde uyuyup amuda kalkarım” diyosanız orasını bilemicem efenim, böle bi cevaba kolay gelsin derim ben ancak :)

Küçüktüm, Ufacıktım Biraz da Yaramazcıktım :) - Part 3

Bi kere yazıyı okumaya başlamadan söliim, bu partın diğer 2 parttan farkı; yaptığım bi yaramazlığı diil, yaşamış olduğum bi dumur anını içeriyo olmasıdır. [“Bize ne ulan, diğer 2 partı okumadık zati, ne içeriyosa içeriyo, laf salatası yapma da ne anlatıcaksan anlat” diyosanız sorun yok tabi :) ] Neysem olaya geçiyorum [e bi zahmet pollycan]

6 yaşlarında iken anneme bi kaset götürüp (o zamanlar sidi, empiüç falan yok tabi)

- Anne bu ablanın kasetini koyar mısın, dinlemek istiyorum.

demişim. Annem kaseti koyduğunda, ben sesi duyar duymaz kafa tutmuşum anneme

- Anne bu abi sesi! Ben senden bu ablanın kasetini istemiştim! diye elimde bülent ersoyun kasetini sallıyomuşum. :)
Annem de zavallım “Kem.. Küm..” dışında bi açıklama getirememiş olaya. İyi ki de gerçekleri söleyip bi açıklama getirememiş, düşünsenize

- Kızım aslında o abi ama artık abla falan dese 6 yaşında yaşayacağım bunalımı düşünemiyorum :) Yıllarca buna kafa patlatıp bülent ersoyun peşine düşerdim herhalde. :Pp Gerçi okumaya başladığım yıllarda ‘Ulan bu kadının adı neden Bülent ki?’ diye düşünüp, nüfus memurunun bi hatası olduğuna kanaat getirip olayı kafamda örtbas ettiğim bi dönem de oldu tabi :) Gerçeği öğrendiğimde de ne yalan söliiim birazcık dumur olmuştum tabi ama bunu 6 yaşımda öğrenmemiş olmanın sevincini yaşarım hala :p :)


Not : Yazının başında çemkirdin, diğer 2 partı okumadım dedin, kırıldım, üzüldüm izleyici :( Onlar benim en güzel çocukluk anılarımdı, yaptığım salaklıkların başlangıç yıllarıydı… Onları da okusaydın be izleyici... Şu an acıların çocuğu yaptın beni… Kaşlarım birleşti, omuzlarım yerçekimine yenik düştü, nereye baksam acı fışkırıyo izleyici…
Bu kadar rol kestim, aç oku be hacı :) haaydin üşenmee ;)

Bir Salakın Ergenlik Dönemi Gerçeği

Ergenlik dönemi; insanın kişiliğini bi yerlere koyma çabası içine girdiği, bi sanatçıyı taklit etme, çok beğenme ve hatta şapşalcasına ona aşık olma ile vuku bulan, salak saçma olaylar silsilesini bünyesinde bulunduran bi zaman dilimidir.

Şimdilerde rak müzik dinleyen ve başka müzik türlerine yüz vermeyen ben, o dönem tam anlamıyla bi DOĞUŞ hayranı idim :/ Şimdiki halime bakınca, o dönemlerdeki insanın ben olduğuna inanamıyorum. Öylesine hayrandım ki; odamın tüm duvarları doğuşun resimleri, posterleri ile kaplıydı. (Duvar gözükmüyodu hatta, boş bi yer yoktu o derece yani) Tüm albümlerini alır, kıliplerindeki tüm hareketleri ezberler, tüm röportajlarını toplardım. Allaam yaa manyaktım resmen :/ O yıllarımı hafızamdan silip, resetlemişken geçen gün geçmişin acı gerçeğini tokat gibi yüzüme çarpan ve şu satırların yazılı olduğu bi kağıt düştü bi kitabımın içinden [ilk harflere baksana :)] :

Doğacak güneş yalnız bize
O mutlu günler gelecek
Gözlerimizin içi gülecek
Umutlar, sevinçler hep bir ağızdan
Şarkılar söyleyecek…

Şiiri okuyunca şöle tamamlayasım ve kendime şunu haykırasım geldi :
Baban da mı şairdi ulan eşşooğğlu eşşeekk!
Bu zamana kadar hiçbi sevgilime şiir yazmamış olan romantizm özürlü insan ben, adama bi de akrostiş yapmışım iyi mi?!?
Hadi bu neyse… Peki arkadaşımın eskilerden kalma anket defterindeki :

“En büyük hayaliniz nedir?” sorusuna verdiğim
“Doğuşlan evlenmek ihihi” cevabına ne demeli?! Hay allaaam yarebbimm hayale bak…

Zaten ne kadar b*ktan olayım varsa ergenlik dönemime denk gelir. O dönemde insanın içine bişey mi kaçıyo nedir annamadım gitti :s



Dipten gelen not : Yazının amacı Doğuşa kötü laf sölemek ya da hayranlarını rencide etmek diiildir. Kendisi şüphesiz sevilesi bi insandır. (Yine de bundan şüphe duyanlar olabilir.) Zaten eskiden hayran olduğum adama laf söletmemm üüleeyynn :Pp Tamam camdan atıyorum kendimi, tutmayın lütfeenn :P

Annemin Hadiseleri Devam Ediyoorr :)

Dün yazdığım yazıya aldığım yorumları annemle paylaştım. Televizyonda 1-2 saniye gözüküp ünlü olduğunu sananlar gibi bi sevince kapıldı ve:

- Tanıdıklar da yorum yapmış mı?? diye sordu. Sanki bütün akrabalar, eş, dost oturmuş benim blogu takip ediyomuş gibi :) –ki tanıdıklarımdan bi iki kişi dışında kimse bilmiyo zaten blog yazığımı- Sonra da sahnedeki şarkıcıya, peçeteye istek şarkısını yazıp verenler gibi bi istekte bulundu :
- Yine beni yaaaaazz, diyerekten.
Bazen annemle rolleri değiştirdiğimiz olur. O çocuk olur, ben anne. Yine böle bi durumla karşı karşıya geldiğimiz için ağlamasın diye:
- Tamam yavrum yaziiciiim. Hatta bi de akşam sana şeker-sakız-çikileta üçgeni oluşturuciiim, dedim. Sevinçlere gark oldu tabi :)

Annem tam bi “Anlatım Bozukluğu” ve “Yazım Yanlışları” ustasıdır. Ustasıdır derken, bu konularda hata yapmaz anlamında sölemiyorum, bizzat hatanın anasıdır :) Hatta bazen ona derim ki:
- Anne ya sen ÖSYM ile bi görüşsene, Türkçe sorularını hazırlarken senin yaptığın anlatım bozukluklarından yararlansınlar… :)

Bi gün dışarıdaydım, telefonuma annemden bi mesaj geldi:
“Kızım eve gelirken yuHka al” diye. “Ulan dedim yuHka ne ola ki? Yeni bişey mi çıktı acaba ben bilmiyorum :s” (Her zamanki gibi olaya iyi niyetle yaklaşıyorum, annemin huyunu bilmiyomuşum gibi) Ben de gittim, yuHkaya en yakın bulduğum şey olan “yufka” aldım. Eve gidince annemle aramızda şu konuşma geçti:

- Buyur annecim. YuHH!!ka
- Saol yavrum da yuhhkayı neden böle vurguladın?
- Anne yufka nasıl yazılır?
- Y-U-H-K-A şeklinde..
- Harbiden Yuh! Annecim ya!.. Yufka doorusu…
- Aaa öle mii?
- ÖSYM konusunda ısrarlıyım annecim..

Konuşmalarımızın çoğu bu şekilde uzaarrr giderrr :) Ha bi de kendisi akrostiş sanatının ustasıdır ki o konuya hiiiç girmicem :) Düşünüyorum da hayatımda tanıdığım en mükemmel kadın kesinlikle annem. Bi yorumumda da dediğim gibi espri yapmıyo, bizzat esprinin kendisi oluyo :) İşte benim annem, canım annem.. Seviyorum seni civcikkim :)

Annem HADİSE Yarattı :)

Biraz önce annemle telefonda konuştuk (kendisi şehirdışında), biraz muhabbetten sonra söz dün akşamdan açıldı:

Annem : Dün akşam Hadise nasıldıı ama finale kaldık! (coşkulu)
Ben : Hımm evet..
Annem : Hem de ingilizce sölemediği haldee (coşkusu devam etmekte)
Ben : .... (bi sessizlik anından sonra) nası yani?!?!
Annem : Türkçe sölediği halde yani .
Ben : O şarkının Türkçesi de mi var? (Olaya hala iyi niyetli yaklaşıyorum, 'herhalde ben duymadım' diye düşünürken bi sonraki soru bitişim oldu)
Annem : Şarkı Türkçe diil miydi?

Bu sorudan sonra gerisini hatırlamıyorum. Kafamı taşa vurup, hafızamı kaybetmişim :p
Annem aylarca şarkıyı ölesine benimsemiş ki Türkçe olarak algılamış sanırım :D
Sonra benim bişey sölememe fırsat vermeden

Annem : Aa şarkı ingilizceydi zaten diğğ mii? dedi kendisi de koptu ve şu bilimsel açıklamayı getirdi:
- Şarkıda "düm tek tek" diyo ya o yüzden Türkçe dedim ben ona.

Bu açıklama içimi rahatlattı yani anneciimm :D espri yeteneğimi kimden aldığım belli olduu! :D

90'Lar Modası

Geçenlerde müzik kanallarında dolaşırken karşıma 90lı yıllara ait bi klip çıktı. Aman allaam o ne kıyafetler yahu, ağlamak istedim oracıkta. Modanın 90lı yıllar kadar dibe vurduğu, b*kunun çıkartıldığı yıllar oldu mu bilemicem ama o yıllarımın gençlik diil de çocukluk yıllarıma denk gelişinin sevincini yaşadım. Yoksa tam da ergenlik dönemimde o salak saçma kıyafetleri giyerek "Aa herkes bana bakıyo gaallbbaa" şeklindeki ergen benmerkezciliğimin had safhalara çıkması işten bile diildi.

Bi kere düşük bel diye bişey yoktu o zamanlar. Pantolonların bel kısımları, bırak göbek hizzasını kafana yakın bi yerlerde konumlanmaktaydı :) Üzerine dar bişeyler giymen imkansızdı çünkü pot yapıyodu ve dolayısıyla pantolonun içine sokuyodun üzerinden ne sarkıyosa. ki bu da çingene tiyzelerin eteklerini göbek üzerine çekmesi gibi bi hava yaratıyordu ki takdir edersiniz hiç de "kuuull" diildi.

Bi de o dönem, oduncu gömleği diye bişey çıkmıştı ve herkes oduncu oluvermişti bi anda. :s Te allam yarebbim, ne deli bi organizma türüyüz biz. Hele de tayt şeklindeki dar kotların üzerine giyilen vatkalı gömlekler vardı ki kadın cinsini tam bir üçgen vücut görüntüsüne dönüştürüveriyodu...:) Yoksa o dönemde ayna mı yoktu acaba :Pp

Velhasılıkelam efenim o yıllara ait şeyler iyidi, hoştu ama modası pek bi boştu (şiirsel olması açısından öle şeyettim bu kısmı :p ) Bu yazıya resim koymuyorum, gülmek ve hatırlamak isteyenler bakınız: aile albümündeki 90lı yıllar resimleri :)

Bir Kadın İle Erkeğin Sabahı

Kim ne derse desin bi kadınla bi erkeğin sabahı arasında çook büyük farklar var :) Şimdi bunu resimlerle inceleyelim :




Resim 1 : Saat 8 de çalar, kadın uyanır. Erkek uyumaktadır.



Resim 2 : Kadın kalkar, (1.) dişlerini fırçalar, (2.) yüzünü yıkar. Erkek hala uyumaktadır ve hatta kaşınmaktadır :)

Resim 3 : Kadın (3.) tonikle cildini canlandırır, ardından (4.) nemlendiricisini sürer. Erkek uyumaya devam etmektedir :)



Resim 4 : Kadın (5.) yüz kremini ve (6.) güneş koruyucusunu sürer. Erkek uyumaktadır ve yorganla cebelleşmektedir. :)



Resim 5 : Kadın (7.) giyeceği kıyafeti seçer (8.) kıyafetini değiştirir, sonra tekrar seçer ve sonra tekrar değiştirir… Erkek yastığa yorgana sarılmış hala uyumaktadır.



Resim 6 : Kadın (9.) kıyafet değiştimini bitirir ve (10.) makyajına başlar. Erkek uyumaktadır.



Resim 7 : Kadın (11.) yüzüne pudrasını sürdükten sonra (12.) maskarayla kirpikleri hafiften kaldırır :) Erkek kişi hala uyumaktadır ve hatta rüyasında küfür etmektedir belki de :)



Resim 8 : Kadın (13.) eye liner(sürme) dan sonra (14.) allıkla yanakları pembeleştirir. Erkek uyur ve uyur. :)



Resim 9 : Kadın (15.) rujunu sürer ve (16.) saçını toplar. Saat dokuza gelmek üzeredir ki erkek uyanır. :)


Resim 10 : Kadın (17.) çantası, ayakkabıları ve aksesuarlarını da tamamlar. Erkek yüzünü yıkar, dişlerini fırçalar, elbiselerini değiştirir... Saat tam 9 da ikisi de gitmek için hazırdır!! :D
Aslında hazırlanmak bu kadar basittir ama nedense kadınlar illa teferruata girer ve dolayısıyla 1 saat erken kalkmak ya da bi erkeği bekletmek zorunda kalırlar :) Ama kızmayın beyler o kadar çoook işimiz var ki :)

Hayat Sevince Güzel

Bugünlerde sebebini bilmediğim bi şekilde acayip derecede mutlu hissediyorum kendimi :s
Böle sokağa çıkıp gördüğüm herkese selam vermek istiyorum.

- Günaydın bakkal amca!
- Günaydın çiçekçi teyze!
- Günaydın kasap amca!
Ne güzel bi günn. Sarılmak istiyorum hepinize, kucaklamak istiyorum sevgiyle
Sağmak istiyorum inekleri doyasıya
Koşmak istiyorum dağda, kırda, bayırda…
Hatta hemen akabinde bütün mahalle halkını çağırıp (özellikle bakkal amca, çiçekçi teyze, kasap ve berber amca tercihim) bi koreografi ile dans etmek istiyorum hepsiyle.

Ehuehueheue şaka tabiykii :) ama zamanında bu şakayı bi Türk filmi haline getirenler olmuş pek tabi. Bin500 defa yayınlanmış, Ayşeciğin o unutulmaz filmini (adı üzerinde unutulmaz diyorum) hatırlamayan yoktur herhalde ya da izlemeyen. Nasıl da kafaya almıştır milleti, öyle ki mahalle halkı işi gücü bırakıp deli gibin göbek atıp, dans etmektedir :) Hele de kırk yıldır dansçılarmış gibi aynı figürleri yapıyo olmaları da cabası :) Acaba taksim meydanında birden “seveliiiim, seveliiim, seveliiiimm” diye bağırarak “hayat sevince güzel” şarkısını sölemeye başlasam, arkamdaki kalabalık da benimle birlikte dans etmeye başlar mı ki? :D Denemek de yarar var tabi :) Lütfen siz de ordaysanız bana eşlik edin, edin ki akşam haberlerinde deliler grubu olaraktan kendimize yer bulalım :D Haydinnn… “Hayyyat sevince güzelll, sevince tatlı günlerrr(?)… trallalalalalaala” :)

Adamın Biri...

Hani "Adamın biri.." diye başlayan ve sonu salakça biten cümleler vardır ya, mesela "Adamın biri karısının yüzüne bakmamış, doksandokuzuna bakmış" ya da "Adamın biri bol keseden atmış, dar keseden eşek" gibi.. İşte, biz bi gün okulda bu salak muhabbete girdik arkadaşlarla. Herkes aklına gelen "adam"lı cümleleri sölerken, benim aklıma geldi bi tane. Kankamın aklına da aynı cümle gelmiş, ona "Dur dur noolur o cümleyi ben söliiim" dedim. Ve akabinde olay şöle gelişti :

Aishe : Adamın gözü dalmış, burnu yaprak.
Grup : Puhahahahaha
Elf : Adamın birinin gözleri yaşlıymış, kulakları genç.
Grup : Eheueheueheu
:)can : Adamın birinin kafası kızmış, vücudu erkek.
Grup : Ahahahahahaa

Böle maloz maloz gülerken, işte o sırada benim aklıma gelen cümleyi kankamı engelleyerek patlatıverdim

Polly : Adamın biri güneşte düzmüş, dünyada yan.

Bi an sessizlik oldu, hepsi şaşkınca bana bakıyodu, hatta biri "Ne diyo lan bu?!" dedi. Tek gülen ise kankamdı.

Kankam : Puhahahaha o öle diiill. Adamın biri güneşte yanmış, ayda düz.

Tabi herkes doğru cümleyi duyunca başladı benim salaklığıma gülmeye :D ama ama ama mühim olan da böle güldürebilmekti zaten onları, kalıp cümleleri herkes kullanır diğğ mi amaa :)

Dur hatta kullanayım bi kaç tane daha :

*Adamın birinin ayakları kokmuş, elleri linyit.
*Adamın birinin metresi varmış, karısının santimetresi.
*Adamın birinin canı çıkmış, bi daha yerine takamamışlar.
*Adamın birinin canı sıkılmış, gevşetememişler.
*Adamın birinin o lafa karnı tokmuş, gözü aç.
*Adamın birinin saçı kırmış, sakalı çayır.
*Adamın biri düşmüş, karısı gerçek.
*Adamın biri gülmüş, karısı lale.
*Adamın biri yatmış, karısı tekne.
*Adamın biri sinirliymiş, karısı ise kemikli.
*Adamın biri karısına "inek" demiş, birlikte aşağı inmişler.
*Adamın biri aklını kurcalamış, aklı bozulmuş.
*Adamın biri yalana yer yok demiş, yalan da ayakta kalmış.

Tamam sustumm :) börrrggg :)

Pollyanna ve Emo Kid

Şimdi olayın öznelerine göz atmak gerekirse, hepinizin bildiği gibi her olaydan bi mutluluk çıkartan sevgi kelebeğine biz Pollyanna diyoruz. Emo kid ise; Pollyanna' nın tam tersi bi yapıya sahiptir, her şey onu mutsuz edebilir. Birbirine sevgiyle sarılan iki yaşlı ihtiyar bile onu salya sümük ağlatabilir veya bir çocuğun doğması onun darmadağın olmasında bi etkendir. Havada olan azot oksijen oranına dahi takabilecek seviyede olanları vardır, eğer mutlu olmak istiyorsanız uzak durmanız gerekir.

Pollyanna ile Emo kid bigün yolda karşılaşırlar ;

Pollyanna: Selam kardeş, ne güzel saç, nerede yaptırdın?
Emo Kid : Güzel mi? Bu saç güzel mi? Bunun için harcanan zaman içinde dünyada 5 insan sigara yüzünden ölüyor.
Pollyanna : E kafana ediyim o zaman, e şey pardon.. Öyle deme ama, o süre içinde doğan çocukları düşünsene, yeni yeni yumuk yumuk bebekler....
Emo Kid : Evet bu b*ktan dünyaya gelen bebekler.. Hiçbirisi ne kadar kirleneceğini bilmiyor, belki bir çoğu hastalıktan ölecek, küresel ısınmayı görecekler, savaşları görecekler...
Pollyanna : Lütfen böyle düşünme, o bebeklerin içinde belki bu dünyayı kurtaracak kişiler olacak, onların sayesinde dünya mutluluk yuvası olacak.
Emo Kid : Yuva yuva, ne yuvası ya, şu an dünyada yuvası olmayan kaç insan var biliyo musun ?
Pollyanna : (iç ses) La havle... (dış ses) Şurada olan evi görüyor musun, hani bacası tütüyor.
Emo Kid : Evet görüyorum, dünyayı kirleten, geleceğimizi karartan, zehir akıtan bir baca.
Pollyanna : Ha işte o baca sana... töbe tööbe yettin ulan dengesiz, hayatımı mahvettin, git başımdan..
Emo Kid : Kimse beni sevmiyor ühü ühü



Not: Bu yazıyla nette dolaşırken karşılaştım ve Pollyanna gibi bi sevgi pıtırcığını deli eden bişeyler olabiliyormuş diye düşünerek, bi kez daha neden agressif pollyanna olduğumun farkına vardım :) Bu arada Emo kid olan arkadaşlar ve Emoluk yolunda (var mı böle bi yol bilmiyorum ama) ilerleyenler perçeminizi yiiyim küsmeyin, ağlamayın. Seviyorum sizi, öperim.